17 Kasım 2012 Cumartesi

Sosyal Medya Ne Zaman Reaktif? Ne Zaman İnteraktif?

Merhaba.

Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, interaktif medya tasarımı / iletişim tasarımı hakkında belili bir bilgiye sahip olduğumu dile getirmiştim. Yıllardır anlamaya ve kavramaya çalıştığım bu interaksiyon meselesini, günlük ve iş hayatım boyunca kullanmaya başlayınca, daha çok gerçek örnekle karşılaştıkça biraz daha irdeleme ihtiyacı duydum. Bu sebeple kafamda daha çok şekillendi ve aslında belirli sorularla yaklaştım. Kafamı ilk kurcalayan şey interaktif kelimesinin ne olduğuydu. Okulda uygulamalara çok yöneldiğimizden sanırım işin püf noktasından hep teğet geçtik. Önce tasarımın temeline inmemiz gerektiği kararına vardım. Tasarım neydi? Bir olgu, olay ya da ürünün, kullanıcıyla onun anlayacağı şekilde buluşmasıydı. Bir poster eğer bir şeyi anlatacaksa, belirli normlarla, hedef kitlesine ulaşabilmeliydi mesela. Bunu tek ya da birden çok medya ile de gerçekleştirebilmek mümkündür (Multimedia).

İş interaktif olunca ne değişiyor peki? Kullanıcıya (bir şekilde) bir arayüzle ulaşan ve bir amaç doğrultusunda onu kullandırıp (bu okutmak da olabilir mesela) feedback aldırıp ardından buna devam edebilecek hissi yaratmak gerekiyor. Öncelikle şu videoya bir bakalım:

Bill Verplank


Bu videoda da bahsi geçtiği gibi, interaksiyon tasarımında üç soruya yanıt aranır:

+ Nasıl yapıyorsun?
Kullanıcı dünyayı nasıl etkileyecek? Bir buton ya da bir el düzeneği mi kullanacaksın? El düzeneği onlara bütün kontrolü verir ama buton sadece tekil kontrol verir.

+ Nasıl hissediyorsun? 
Kullanıcı dünyadan nasıl bir feedback alacak? Sıcak ya da Soğuk medya mı alacak? (Örn. Televizyon sıcak, kitaplar soğuk medyadır.)

+ Nasıl biliyorsun? 
Kullanıcının hangi bilgiye sahip olmasını istiyorsun? Bu bilgiyle mi kontrol sağlayacaklar? Bir harita ya da ipucuna ihtiyaç duyacaklar mı?

Bu interaksiyon tasarımının kaygısını gayet güzel anlatan anlamlı bir video örneği. Bunu bir ya da birden fazla medyayla sağlayabiliriz. Görünen şu ki, medya bir amaç değil araç niteliği taşımaktadır. Amaç, asıl olanı anlatabilmektir. (Medium is the media) Ancak bunun aksini düşünen insanlar da var. Marshall McLuhan, "Medium is the message" (Araç asıl mesajdır) diyerek bir sav ortaya atar. Yani asıl amacın hangi araçla "yayıldığı" olduğunu düşünmeye iter. (Bunun hakkında ayrıca bir yazı ele alacağım).

Gelelim benim Reaktif - İnteraktif düşünce ayrımıma. Reaksiyon, interaksiyonun içinde bulunan bir adımdır. Hatta ilk adımıdır. Kullanıcı bir amaca ulaşmak için bir harekette bulunur, ondan bir feedback alır ve reaksiyon orada biter. İnteraktif olabilmesi için bir adımın da onda yer alması gerekir. 

Peki sosyal Medya bunun neresinde?

İşin içine sosyal kelimesi girince, her insan "tabi ki interaktif, bakın karşılıklı yapılıyor" diyor. Gerçekten de öyle mi? Buna bir örnekle bakalım. Sosyal medyanın temel amacı, iletişim kurabilmek ve ortak payladarda bir araya gelmektir. İletişimin temeli interaksiyondur çünkü belirli bir döngüden bahsedilir. 



Bu döngü aslında interaksiyona net bir örnektir. Burada medya önce konuşma dili, sonra da telefondur. Sosyal medya da aslında aynı döngünün medyasının değişmiş olmasıdır. Ancak yer yer, reaktif bazda kullanıldığını görebiliriz. Mesela Twitter. Yazılan çoğu ileti çöp olabiliyor. Kimse görmüyor ya da görüp anlayıp devamında tepkisiz kalabiliyorlar. Bu noktada yapılan işlem reaktiften öteye gitmiyor. 
Şöyle düşünün, Bir buton sadece bir ışık yakıyor ve siz bunu görüyorsanız, burada bir interaktiviteden bahsedemeyiz. Ancak o ışığın size bir yol göstermesi ve sizin bu doğrultuda bir sonraki işleme devam edebilmeniz ya da bir döngü oluşturacak bir "interaktiviteye girmeniz için" yukarıdaki örnekte gördüğünüz gibi bundan fazla adım lazımdır. 

Facebook ve Twitter gibi sosyal medya mecralarının, Sohbet yürütmek gibi bir kaygısı yok. Reaktif bir gösterge ve sadece ikili ya da daha fazla iletişim kurmak için, bir iletişim kanalı düşüncesindedir. Özellikle Twitter söylenenlere genelde yanıt verilme amacı gütmeyen bir platformdur. Ha, edilebilir, o ayrı. 

Aslında bunu belirli sınır ve çizgilerle ayırmak çok zordur. Çünkü bu platformlarda bir Televizyon gibi "Medya size bir bilgiyi sunar, siz de anlarsınız" gibi bir reaktivite değil, aslolan bir iletişimden söz ediyoruz. Bunun reaktif ya da interaktif olması, sadece mesajın ulaştığı kişinin verdiği karara bağlıdır. Bu nedenle diğer iletişim kanallarından çok daha farklıdır ve bu yüzden "sosyal"dir. Kendi başına bir anlam ya da iletişim sağlamayan, iletişimin olup olmayacağına insanların karar verdiği ve iki ya da daha fazla kullanıcının bir arada olabileceği yerdir. Sosyal medyanın bu "seçeneği" sunması, iletişimin ve interaksiyonun etkileşim sürecinde size bırakılması ve bunun başkaları taraından izlenmesi hatta buna müdahile edilmesi bunu sosyal kılıyor.

Sonucunda söylemek gerekirse, sosyal medya reaktif ya da interaktif demektense, insanın etkin ya da edilgen haline göre bunun oluşabileceğini söylemek, yani ikisinin de karar-koşula bağlı olduğunu söylemek daha gerçekçi ve geçerli bir tanımlamadır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder